11 Aralık 2014 Perşembe

Biri Akıllı Telefon Mu Dedi?


   
    Cep telefonlarının artık tarih olduğu, akıllı telefonların hüküm sürdüğü bir dünyaya yavaş yavaş alışırken, onlar da rafa kalkacak mı dersiniz? Üreticilerin artık giyilebilir teknolojilere yelken açtığı bir dünyada yaşıyoruz evet. Gözlükten sonra hepimizi şaşırtacak bu yukarıda gördüğünüz ise bir akıllı bileklik: Cicret.

     Akıllı telefon ekranını yanındaki minik projektör yardımıyla kolunuza yansıtıyor ve dokunmatik bir şekilde kullanmanıza izin veriyor. Sadece küçük bir bileklik takmak son derece kullanışlı gözüküyor. Evet sizce sıradaki giyilebilir hangisi?



Kaynak: Gazeteport

14 Kasım 2014 Cuma

Huzur Veren Şarkılar - Aselin Debison

     Huzur veren şarkılardan biri "Somewhere Over The Rainbow" bir çok kişi tarafından söylendi ama etkisini kat kat artırmak için Aselin Debison'dan dinlemek gerekli. Hele bir de şarkıyla birlikte yağmur efekti de açarsanız huzur bulmanız işten değil.




 

7 Kasım 2014 Cuma

Evinizde Kullanabileceğiniz 6 İlginç Eşya

     Dekoratörlerin ve tasarımcıların ilginç tasarımlarına az çok alışmaya başladık. Bu yazımızda da hem evlerinizde işe yarayacak hem de ilginç 6 farklı tasarımda eşyayı size sunuyoruz.

1. Bisküvi Yastık


     Bisküvi tasarımında bu yastık gerçekten de bisküviye bu kadar benzemesiyle ilgi çekici. 

2. Kitap Koltuğu



     Kitap okumayı sevenlerin işini kolaylaştıracağı kesin, ama pek de rahat durduğunu söyleyemem.

3. Çekmece Merdiven



     İki katlı merdiveni olan evler için bence müthiş bir tasarım, yerden tasarruf için bulunmaz nimet. Bulduğu her yere dolap yaptırmak isteyen annelerimizi mutlu edecektir.

4. Sallanan Sandalye-Beşik



     Bu kez overlok makinesi bebeğini uyutmakta zorlanan ailelerin ayağına geldi. Kucakta sallamaya son.

5. Kaset Sehpa



     Nostaljinin vücut bulmuş hali. Evde kullanmak çok hoş olabilir.

6. Havalı Kitaplık



      Sadece duruşu için bile kullanılabilir. Yanına geçip poz da verebilirsiniz. Gerçekten eğlenceli tasarımlardan biri olmuş.

4 Kasım 2014 Salı

Hz. Hatice - Nurdan Damla

Hz. Hatice Nurdan Damla


     Nurdan Damla'nın romanlarından biri olan Aşka Adanmış Bir Ömür Hz. Hatice, çok yakınlarda okumuş olduğum bir kitap. İslam dinini ilk tanıyan insanlardan birinin hayatını anlatan kitabın Hz. Hatice'yi konu edinmiş olması, kitabın arka kapağında yer alan yorumlardan birinde olduğu gibi önemli. Örnek bir insan olmasına rağmen bu tip eserlerde daha detaylı işlenebilir Hz. Hatice.

     Nurdan Damla'nın bu konudaki çabası takdir edilebilir bir nitelikteyken, kitabın içeriği ve üslubu ciddi anlamda zayıf kalıyor. Bu da okuma konusunda okuyucuyu bayağı zorlayan etkenlerden biri. 
     
     Dini kitap ve romanlarda dikkatimi çeken iki özellik var: Birincisi Arapça kökenli kelimelerin rahatsız edecek derecede fazla kullanılması, galiba bu durumun dini bilgi almak isteyen insanları cezbedeceği düşünülüyor. İkincisi ise, yine Arapça kelimelerin sık kullanıldığı, sıfat tamlamalarının birbirini izlediği, bütününe bakınca neredeyse hiç bir anlam ifade etmeyen benzetmeler. Yine bunun okuyucuyu etkileme amaçlı yapıldığını düşünüyorum. Yalnızca bu kitap için değil bu gözlemlerim, ancak bu kitap da bu saydıklarıma iyi bir örnek bana kalırsa.

     Bu tip bir anlatım okuyucuyu etkilemediği gibi aksine bir çok yerde insanı bunaltan bir hale geliyor. Hele o uzun uzun yapılan betimlemeleri mantıklı düşünerek okuyorsanız, "cümlede anlam" denen şeyin önemsenmediğini rahatlıkla söyleyebilirsiniz.

     Kitapta bu gibi anlatım ve üslup sıkıntıları bana kalırsa bolca mevcut. Bu sıkıntılar yetmez gibi bilgi verme, hikayeleme konularında da yazarın zayıf kaldığını düşünüyorum. Daha önce az çok bu tarz kitaplar okumuş, Hz Hatice hakkında kabaca bilgisi olan bir insan bu kitaptan yeni bir şeyler öğrenmek umuduyla okumamalı. Ama bilgileri bir zaman akışı içinde tazelemek için, ya da hiç bilgi sahibi olmayıp ilgisi olan bir okuyucunun bilgi alması için iyi bir kitap olabilir.

     Nurdan Damla'nın kaleminden okuduğumuz Hz. Hatice, İslam dinini yaşamak isteyenler için örnek alınacak bir insan. Edebi olarak daha fazla kaynak mutlaka mevcuttur ama insanların ilgisini çekecek şekilde romanlaştırılması ciddi bir çalışma. Damla'nın bu kitabı umarız daha detaylı çalışmalara bir temel olabilir.

1 Kasım 2014 Cumartesi

Online Resim Boyutlandırma


     Kalitesini bozmadan büyütmek ya da küçültmek istediğiniz resimleriniz için çeşitli programlar mevcuttur. Ancak sıkça böyle bir programa ihtiyaç duymayacaksanız bu programları indirip kurmak size zor gelebilir. Bu durumda online resim boyutlandırma işlemini gerçekleştirebileceğiniz web siteleri imdadınıza yetişir. Bu yazımızda bu web sitelerinin birinden bahsedeceğiz.

     http://www.resizeimage.4u2ges.com/index.asp

     yukarıdaki link yardımıyla ulaşabileceğiniz siteye boyutunu değiştirmek istediğiniz fotoğrafı yüklüyorsunuz. Daha sonra istediğiniz boyutları girerek resminizi boyutlandırabilirsiniz. Hem büyütme hem de küçültme işlemlerini sizin için denedik. Resmi büyütürken piksel sayısında değişme olmadığından dolayı kaliteden biraz ödün verebilirsiniz ancak çok ciddi bir büyütme işlemi yapmadığınız sürece önemli bir farklılık görmeyeceksiniz.

13 Eylül 2014 Cumartesi

Mutluluk Veren Filmler: Forrest Gump

Forrest Gump


     Huzur, yalnızca huzur için açıp izlenebilecek film Forrest Gump. Çıkarılabilecek onlarca ders car filmde, sadece annenin öğütleri yeter de artar bile. Tom Hanks'in mükemmel oyunculuk çıkardığı, IMDb'de an itibariyle 8.8 puan almış film, normal zeka seviyesine sahip insanların hayatı hak edip etmediğini sorgulatabilir insana.
     Spoiler vermeden yazıyı bitirmek imkansız gibi olsa da, söylenebilecek en iyi şey can sıkıntısına bire bir, huzur ve mutluluk veren filmlerden biri Forrest Gump.
     Efsane filmler arasında yer alsa da hala izlememiş olanlar için; film 142 dakika ve Robert Zemeckis yönetmenliğinde çekilmiş. İyi seyirler.

10 Eylül 2014 Çarşamba

Resulallahla Benim Aramdaki Farklar - Ah Muhsin Ünlü

Resuallahla Benim Aramdaki Farklar


     Afili Filintalar'ın Ah Muhsin'i, Leyla ile Mecnun'un Onur'u şari Ah Muhsin Ünlü'nün kalbe dokunur, anneyi özletir şiiri Resuallahla Benim Aramdaki Farklar. Mutlaka okumak lazım, farklı bir kalemden dökülen bu şiiri.

Resulullah süper bir insandı, ben o kadar değilim.
Resulullah yolda Ebu Bekir’i görse ‘Es Selamu Aleyküm Ya Sıddık’ derdi,
ben yolda Ebu Bekir’i görsem tanımam.
Resulullah asla yalan söylemezdi; ben annem ölürken hiç ağlamadım.
Ben annem ölürken çok ağladım çünkü annem
gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz.

Resulullah Azrail’i yolda görse tanırdı;
ben Azrail’i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu,
derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı.

Resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi;
o bana gülümserdi ben ona derdim ki, anam babam yoluna feda olsun ey Allah’ın Resulü;
fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız?

Resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki ‘Kızım ha gayret!’;
ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki ‘Anneciğim ölmesen…’

Ben oradaydım annemin elini tuttum ve dedim ki ‘Anneciğim seni ben…’;
Annem döndü bana bir baktı o bakışı görmeliydiniz.

Resulullah o bakışı görseydi merhametten ağlardı;
ben o bakışı gördüm haşyetten bayılacaktım ama annem elimden tuttu.

Ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının

Anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor ne tuhaf…

Resulullah çok şanslı bir insan
annesi öldüğünde o küçücüktü;
benim annem öldüğünde ben küçücük değildim,
zaten şanslı birisi de değilimdir, filmlerim iş yapmaz.

Annem daha yeni öldü fazla uzaklaşmış olamaz!

Olamaz dedim annem son nefesini alıp da vermeyince
Verse de ben alsam onu, içim ferahlasa, siz de görseniz
Resulullah tutsa annemin elinden birlikte geçseler çölü
Nasıl olsa Resulullah da ölü annem de ölü.
Resulullah süper bir insandı, ben o kadar değilim,
Resulullah yolda Ebu Bekir’i görse ‘es selamu aleyküm ya Sıddık’ derdi,
ben yolda Ebu Bekir’i görsem tanımam.
Resulullah asla yalan söylemezdi; ben annem ölürken hiç ağlamadım.
ben annem ölürken çok ağladım çünkü annem
gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz.
Resulullah Azrail’i yolda görse tanırdı;
ben Azrail’i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu,
derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı.
Resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi;
o bana gülümserdi ben ona derdim ki, anam babam yoluna feda olsun ey Allah’ın Resulü; fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız?
Resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki ‘kızım ha gayret!’;
ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki ‘anneciğim ölmesen…’
ben oradaydım annemin elini tuttum ve dedim ki ‘anneciğim seni ben…’;
annem döndü bana bir baktı o bakışı görmeliydiniz
Resulullah o bakışı görseydi merhametten ağlardı;
ben o bakışı gördüm haşyetten bayılacaktım ama annem elimden tuttu.
ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının
anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor ne tuhaf…
Resulullah çok şanslı bir insan
annesi öldüğünde o küçücüktü;
benim annem öldüğünde ben küçücük değildim,
zaten şanslı birisi de değilimdir, filmlerim iş yapmaz.
annem daha yeni öldü fazla uzaklaşmış olamaz!
olamaz dedim annem son nefesini alıp da vermeyince
verse de ben alsam onu, içim ferahlasa, siz de görseniz
Resulullah tutsa annemin elinden birlikte geçseler çölü
nasıl olsa Resulullah da ölü annem de ölü.
- See more at: http://www.gazetebilkent.com/2013/12/19/resulullahla-benim-aramdaki-farklar/#sthash.G3U3Jurw.dpuf
Resulullah süper bir insandı, ben o kadar değilim,
Resulullah yolda Ebu Bekir’i görse ‘es selamu aleyküm ya Sıddık’ derdi,
ben yolda Ebu Bekir’i görsem tanımam.
Resulullah asla yalan söylemezdi; ben annem ölürken hiç ağlamadım.
ben annem ölürken çok ağladım çünkü annem
gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz.
Resulullah Azrail’i yolda görse tanırdı;
ben Azrail’i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu,
derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı.
Resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi;
o bana gülümserdi ben ona derdim ki, anam babam yoluna feda olsun ey Allah’ın Resulü; fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız?
Resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki ‘kızım ha gayret!’;
ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki ‘anneciğim ölmesen…’
ben oradaydım annemin elini tuttum ve dedim ki ‘anneciğim seni ben…’;
annem döndü bana bir baktı o bakışı görmeliydiniz
Resulullah o bakışı görseydi merhametten ağlardı;
ben o bakışı gördüm haşyetten bayılacaktım ama annem elimden tuttu.
ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının
anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor ne tuhaf…
Resulullah çok şanslı bir insan
annesi öldüğünde o küçücüktü;
benim annem öldüğünde ben küçücük değildim,
zaten şanslı birisi de değilimdir, filmlerim iş yapmaz.
annem daha yeni öldü fazla uzaklaşmış olamaz!
olamaz dedim annem son nefesini alıp da vermeyince
verse de ben alsam onu, içim ferahlasa, siz de görseniz
Resulullah tutsa annemin elinden birlikte geçseler çölü
nasıl olsa Resulullah da ölü annem de ölü.
- See more at: http://www.gazetebilkent.com/2013/12/19/resulullahla-benim-aramdaki-farklar/#sthash.G3U3Jurw.dpuf

Resulullah süper bir insandı, ben o kadar değilim,
Resulullah yolda Ebu Bekir’i görse ‘es selamu aleyküm ya Sıddık’ derdi,
ben yolda Ebu Bekir’i görsem tanımam.
Resulullah asla yalan söylemezdi; ben annem ölürken hiç ağlamadım.
ben annem ölürken çok ağladım çünkü annem
gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz.
Resulullah Azrail’i yolda görse tanırdı;
ben Azrail’i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu,
derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı.
Resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi;
o bana gülümserdi ben ona derdim ki, anam babam yoluna feda olsun ey Allah’ın Resulü; fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız?
Resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki ‘kızım ha gayret!’;
ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki ‘anneciğim ölmesen…’
ben oradaydım annemin elini tuttum ve dedim ki ‘anneciğim seni ben…’;
annem döndü bana bir baktı o bakışı görmeliydiniz
Resulullah o bakışı görseydi merhametten ağlardı;
ben o bakışı gördüm haşyetten bayılacaktım ama annem elimden tuttu.
ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının
anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor ne tuhaf…
Resulullah çok şanslı bir insan
annesi öldüğünde o küçücüktü;
benim annem öldüğünde ben küçücük değildim,
zaten şanslı birisi de değilimdir, filmlerim iş yapmaz.
annem daha yeni öldü fazla uzaklaşmış olamaz!
olamaz dedim annem son nefesini alıp da vermeyince
verse de ben alsam onu, içim ferahlasa, siz de görseniz
Resulullah tutsa annemin elinden birlikte geçseler çölü
nasıl olsa Resulullah da ölü annem de ölü.
- See more at: http://www.gazetebilkent.com/2013/12/19/resulullahla-benim-aramdaki-farklar/#sthash.G3U3Jurw.dpuf

7 Eylül 2014 Pazar

Doğru kişiyi nasıl seçersiniz? - Kepler Evlilik Problemi

Kepler sekreter problemi

     
     İlk olarak bir gök bilimci, fizikçi ve matematikçi olan Johannes Kepler tarafından ortaya atılmış olan evlilik problemi aslında, optimal durma noktasının belirlenmeye çalışıldığı bir karar verme ve istatistik problemidir. Bir diğer adıyla sekreter problemi olarak da anılmaktadır. Problemimize göre pek çok farklı adayınız var ve aralarından doğru kişiyi seçmeniz gerekiyor, bunu nasıl yaparsınız?

     Öncelikle tüm adaylar arasından eleye eleye adayları belirli bir sayıya indirmelisiniz. "n" tane farklı sekreter adayınız var ve size en çok faydalı olacak olanını bulmaya çalışıyorsunuz. Sayınız sabit ve değişmiyor. Adaylarla tek tek ve rastgele olarak görüşme yapıyorsunuz. Görüşmenin hemen sonunda ise görüştüğünüz adayı kabul etmeli ya da reddettiğinizi bildirmelisiniz, aynı adayı tekrar çağırma şansınız yok, ya tamam ya devam! Geri kalan adaylar ise bizim için bir muamma, daha iyi ya da daha kötü olup olmadıklarını bilmiyoruz. Hemen hemen gerçek hayattaki gibi kurallara sahip olan bu evlilik problemi, aslında matematiksel bir çözüme sahip olan bilimsel bir problem. Sekreter problemi aynı zamanda Arthur Cayley ve pek çok bilim adamı tarafından da çalışılmış.

     Problemin Martin Gardner tarafından öne sürülen optimal çözümüne gelince:
     Belirlediğiniz sayıda adayın %37(1/e) 'si ile görüşmeli ve hepsini reddetmelisiniz. Bunlardan sonra gelecek olan adaylardan biri, o ana kadar görüşmüş olduklarınızdan daha iyi ise onu hemen işe alın! Bu şekilde bir yöntemle belki de mükemmel adayınızı ilk %37'lik dilimde bırakıp elden kaçırmış olabilirsiniz. Ancak artık ikinci en iyi adayla anlaşmaya varmış durumda olursunuz! Yani bu optimal çözüm sizi en iyi sonuca ulaştırmak yerine elde ettiğiniz faydayı maksimize etmeye çalışıyor. Buna benzer bir çok karar verme probleminde izlenen yöntem de benzer amaçlar taşımakta. Artık Kepler de biz de seçimlerimizden matematiksel  olarak maksimum faydayı sağlayabiliyoruz demektir bu.

     Gerçek hayata uygulanabilir olup olmaması size kalmış tabii ki, ancak bir çok bilim insanının yıllarca üzerinde çalıştığı sekreter problemi teorinin, matematiğin ve istatistiğin yanında biraz olsun eğlence de taşıyor. Seçimlerimizde bilimden biraz destek almak da fena bir fikir olmayabilir.

Resim ve içerik kaynakları:

1. http://en.wikipedia.org/wiki/Secretary_problem
2. http://www.npr.org/blogs/krulwich/2014/05/15/312537965/how-to-marry-the-right-girl-a-mathematical-solution
3. http://tr.wikipedia.org/wiki/Johannes_Kepler
   

4 Eylül 2014 Perşembe

A Milli Kadınlar Basketbol Hazırlık Turnuvası

A Milli Kadınlar Basketbol Hazırlık Turnuvası

     Ankara Arena'da gerçekleştirilen A Milli Kadınlar Hazırlık Turnuvası'nın şampiyonu Türkiye oldu.

     Türkiye, Belarus, Çek Cumhuriyeti ve Japonya milli takımlarının katıldığı hazırlık turnuvası üç gün sürdü. Sırasıyla Japonya ve Belarus'u mağlup eden milli takımımız bugün oynanan Türkiye-Çek Cumhuriyeti maçında da 7 sayılık bir farkla turnuvayı tamamladı ve şampiyon oldu.


     Nevriye Yılmaz ve Lara Sanders'ın attıkları sayılarla öne çıktıkları maçta Ankaralı seyircinin desteği de dikkat çekti. Maç bitiminde gerçekleştirilen ödül töreninde Işıl Alben turnuvanın en değerli oyuncusu seçildi.


     A Milli Kadınlar Hazırlık Turnuvası'nı Çek Cumhuriyeti ikinci, Japonya üçüncü ve Belarus dördüncü olarak tamamlarken, takımlara ödüllerini Spor Genel Müdür Yardımcısı Ömer Altınsoy ve TBF Kadın Basketbolundan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Julide Sonat verdi.


     A Milli Kadın Basketbol Takımımız bir süre daha Ankara Arena'da antrenmanlarına devam ettikten sonra Belarus'ta gerçekleşecek bir hazırlık turnuvasına daha katılacak. Ay-yıldızlılar bu turnuvada Belarus, Çin ve İspanya ile karşılaşacak.

     2014 FIBA Kadınlar Dünya Kadınlar Şampiyonası hazırlık turnuvasında şampiyon olan A Milli Kadın Basketbol Takımımızı Şampiyona'da da desteklemek isteyen taraftarlar. 27 Eylül-5 Ekim tarihleri arasında Ankara Arena'da gerçekleşecek maçlar için şimdiden yerini hazırlamalı. Şampiyona biletlerine Biletix'ten ulaşabilirsiniz.
Kaynak: TBF




2 Eylül 2014 Salı

Sosyal Medya Etkisi

sosyal medya etkisi

     Özellikle son bir kaç yıldır hayatımızın olmazsa olmazı, hepimizin en az birinde hesabı bulunan malum web siteleri var, ki bunları "sosyal medya" olarak adlandırıyoruz. Hayatımıza bu isimle girmeseler de hayatımızda birden bire yer edinen, bununla da kalmayıp dal budak salan, belki de "sosyal olup olmadığımızı" belirleyen sosyal medya bizi ne kadar etkiliyor?

     Gerçekten bunlarda gereğinden fazla vakit geçirmediğini düşünen okurlar, acaba şu sayılanlardan kaç tanesini yapıyor?
     1. Her canı sıkıldığında açıp yazılanları ya da gönderileri incelemek (günde en az bir kaç defa).
     2. Normal şartlarda söyleyemeyeceklerini bir iletiyle yazıp rahatlamaya yada ilgi çekmeye çalışmak.
     3. Günün her anında resimler çekip paylaşıp beğeni beklemek.
     4. Uzun uzun başkalarının ne yazdığını, ne dediğini incelemek.

     Bu sayılanlar gayet normal gözüken şeyler aslında. Ancak toplamda gününüzün ne kadarını çaldığını bir düşünün. Sürekli beğenilme isteğinin ne kadar normal olduğunu, çok basit bir magazin haberiyle ilgili yapılan onlarca yorumu dakikalarca okumayı bir düşünün. Başka hiç bir yeteneği, ilgisi ya da herhangi bir konuda aktaracak bilgisi bulunmayan insanların, yalnızca yaptıkları seviyeli-seviyesiz esprilerle, paylaştıkları resimlerle ünlü olduğu bir platform sosyal medya. Bu saydıklarımın hiç biri ise sizin günlük hayatınıza ya da gelişiminize zerre katkı sağlamıyor. Ama o yorumları tek tek okumaktan vazgeçmiyoruz nedense. Çünkü çalışmanın, bilgi edinmenin, öğrenmenin önemi o kadar küçültüldü ki, geleceğimizi inşa edecek zamanlarımızı böyle harcamak hiç birimizin gözüne batmıyor.

     Elbette bir çok konuda bilgi alabileceğiniz, haber takibi yapabileceğiniz, aynı ilgi alanına sahip olduğunuz topluluklarla tanışabileceğiniz de bir platform aynı zamanda. Her zaman olduğu gibi bu mecradan neden ve nasıl faydalanacağı kişinin seçimi. Sosyal medya etkisinden kurtulup gerçek hayata dönmek, iletiler yerine kitaplar okumak, "like"lamak yerine gerçek selamlar vermek de insanın elinde. Bunu nasıl yapacağımıza gelince, kendinizce yöntemler bulabilirsiniz. Mesela bir gün boyunca kendinizi takip edin, hangi ortamda ne kadar zaman harcıyorsunuz, kaba taslak bir toplamını çıkarın ve ertesi gün harekete geçin. Burada gereksiz yere öldürdüğünüz vakitte ne yapabilirsiniz onu belirleyin, örneğin bir kitap seçin. Üç gün boyunca eliniz her bilgisayara ya da akıllı telefonunuza gittiğinde onun yerine seçtiğiniz aktiviteyi gerçekleştirin.

     Çok küçük anlar gibi gözükse de aslında insan olarak öldürecek zamanımız yok. Kişisel gelişiminiz, aileniz, kariyeriniz, ruh sağlığınız, beden sağlığınız ve dünya sizin bu küçük zaman dilimlerinize bir şekilde muhtaç. Tek yapmamız gereken ise harekete geçmek.
   

30 Ağustos 2014 Cumartesi

Lisans Öğrencileri İçin Burs Veren Kurumlar-2

burs imkanı

     Lisans eğitimine başlayacak ya da devam eden arkadaşlar için burs veren kuruluşları tanıttığımız yazılarımızın ikincisi ile karşısındayız.

7. TAREKSAV: Geçtiğimiz yıl Eylül ayında burs başvurularını internet sitesi üzerinden kabul eden vakıf, burs almaya hak kazanan öğrencilere 9 ay boyunca ve eğitim hayatları süresince karşılıksız burs sağlıyor.
                  TAREKSAV Bursu

8. Alarko Eğitim ve Kültür Vakfı: Belirli üniversitelerin belirli bölümlerinde okuyan son sınıf öğrencileri için burs sağlayan vakfın burslarına üniversitenizin burs ofisi aracılığıyla başvurabilirsiniz. Burslar karşılıksız olup geçtiğimiz eğitim-öğretim yılında 300 TL olarak ödenmiştir.
                  Alarko Eğitim ve Kültür Vakfı Bursu

9. Elginkan Vakfı: İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi ve Celal Bayar Üniversitesi öğrencilerini kapsayan burs üniversitelerin aday gösterdiği öğrenciler arasından seçilenlere verilir. Yılın 12 ayı sağlanan burslar herhangi bir yükümlülük getirmez.
                 Elginkan Vakfı Bursu

10. Malatya Eğitim Bursu Platformu: 2014-2015 eğitim öğretim yılı için burs başvurusu yapacak adaylar Eylül ayı boyunca internet üzerinden başvuruda bulunabilirler. Vakfın burs ödemeleri ise Kasım ayında başlayacak.
                 Malatya Eğitim Bursu

11. Sani Konukoğlu Vakfı: Vakıftan burs alabilmek için başvurular her yıl 20 Ağustos - 20 Eylül tarihleri arasında sadece sankovakif.com adresinden yapılmaktadır. Seçilmiş belirli üniversitelere sağlanan burslar için aynı zamanda ailenin Gaziantep'te ikamet etme zorunluluğu vardır.
                 Sani Konukoğlu Vakfı Bursu

12. KSV Vakfı: Kale grubunun sağladığı burs için başvurular 15 Eylül-10 Ekim tarihleri arasında internet üzerinden kabul edilecektir. Burs için ihtiyaç sahibi olmak, 4 üzerinden 2.5 ortalamaya sahip olmak ve vakfın belirlediği okullarda öğrenim görmek gerekmektedir.
                 KSV Vakfı Bursu


26 Ağustos 2014 Salı

Lisans Öğrencileri İçin Burs Veren Kurumlar-1

Üniversite öğrencileri için burs imkanı

     Üniversiteyi yeni kazanmış ya da ara sınıfta olup burs arayan arkadaşlar için daha önce karşılıklı ve karşılıksız Kyk desteğinden burada bahsetmiştik. Bu kredi desteğinin yanında farklı kuruluşlardan da burs imkanı arayamlar için ise bu yazımızda burs veren kuruluşlar hakkında bilgi vermeye çalıştık.

1.Türk Eğitim Vakfı:  Üniversiteye yeni başlayanlar için başarı sırasını, ara sınıflar için ise not ortalamasını esas alan TEV, vicdani yükümlülük olarak eğitiminiz bittiğinde bir başka öğrenciye burs sağlamanızı ya da vakıf için gönüllü faaliyetlerde bulunmanızı istiyor.
                   TEV Yüksek Öğrenim Bursu

2. Sabancı Vakfı: Yalnızca üniversiteye yeni kayıt yaptıran öğrenciler için burs imkanı sağlayan vakfın burslarına üniversitenizin Öğrenci İşleri/Burs Ofislerinden başvuruda bulunabiliyorsunuz. İnternet üzerinden başvuru almayan vakıf üstün başarı şartı arıyor. Engelli öğrenciler ve Kalkınmada Öncelikli İller adı altında farklı burs imkanları da sağlayan vakfın verdiği burslar tamamiyle karşılıksız.
Başvuru tarihleri: 11 Eylül-11 Ekim
                 Sabancı Vakfı Bursu

3. Boydak Eğitim Vakfı: Burs vermek için ihtiyaç ve başarı gibi şartlar arayan vakıf, yalnızca belirli fakültelerde okuyan öğrenciler için bu imkanı sağlıyor. 2013-2014 döneminde aylık 175 lira olan burs, TEV bursu gibi vicdani yükümlülük gerektiriyor.
                 Boydak Eğitim Vakfı Bursu

4. Anadolu Vakfı: 1-30 Eylül tarihleri arasında internet sitesi üzerinden başvuru alan vakıf, maddi durumda yetersizlik, başarı ve tam zamanlı öğrenci olma şartlarına göre değerlendirmede bulunuyor. Bir yıl içerisinde  9 ay boyunca burs sağlayan kurumun bursları karşılıksız.
                 Anadolu Vakfı Bursu

5. Tübitak: YGS ve LYS'de üstün başarı göstermiş olup belirli bir sıralamada yer alan ve temel bilimler dallarında tercih yapan adaylara burs sağlayan Tübitak, farklı kriterler için farklı miktarlarda burs sağlamaktadır.
               Tübitak Yurt İçi Lisans Bursu

6. Tekfen Vakfı: Vakfın aradığı temel şart öğrenci velilerinin aylık gelirleri toplamının 4500 TL altında olduğunu belgelendirmek. Bunun yanında başarı sırası ne kadar yüksekse bursa kabul edilme olasılığı da o kadar artıyor. 2014 yılı için başvuru tarihleri 8-21 Eylül ve başvurular vakfın internet sitesi üzerinden alınıyor.
                Tekfen Vakfı Bursu


Lisans Öğrencileri İçin Burs Veren Kurumlar-2

20 Ağustos 2014 Çarşamba

PayPal Para Birimi Dönüştürme

Paypal para birimi dönüştürme
     PayPal kullanıcıları için blogumuzda daha önce PayPal'dan banka hesabına nasıl para aktarılacağından bahsetmiştik. Bugünkü yazımızda ise PayPal bakiyelerinizde bulunan farklı para birimleri için PayPal para birimi dönüştürme işlemini anlatacağız.

     Yurt dışından ya da farklı para birimiyle almış olduğunuz bir ödeme Paypal hesabınızda o para birimiyle gözükecektir. Ancak eğer hesabınıza aktarmadan ya da bu parayı harcamalarınızda kullanmadan önce Türk Lirası'na dönüştürmek isterseniz para birimi dönüştürme işlemini uygulamalısınız. Bu işlem için şu adımları takip edebilirsiniz:

     1. Öncelikle Paypal hesabınızı açtığınızda karşınıza çıkan ana sayfada PayPal bakiyenizi görebileceğiniz çerçevenin sağ üst tarafında bulunan Para Birimi dönüştürücü yazısına tıklamalısınız.

     2. Daha sonra karşınıza çıkan ekranın sağ tarafında bulunan sütundaki boşlukları sırayla doldurun.

Paypal para birimi dönüştürme

     Bakiye dönüştürme işlemini seçtikten sonra hangi para biriminden ne kadar tutarı hangi para birimine dönüştürmek istediğinizi seçmelisiniz.

     3. Hesapla butonuna tıkladığınızda bu sütunun altında dönüştürdüğünüz para biriminin yeni para birimindeki karşılığını göreceksiniz. Burada Paypal'ın normal kurdan daha düşük bir kurla hesaplama yaptığını belirtmekte fayda var.

     4. Devam butonuna tıklayarak ilerleyin ve karşınıza çıkan sayfada işleminizi onaylayın.

     PayPal para birimi dönüştürme işleminizi bu şekilde tamamlamış oluyorsunuz. Kur farkından dolayı paranız biraz değer kaybetse de artık paranızı istediğiniz birim üzerinden kullanabilirsiniz.


***Ne yazık ki Paypal Türkiye'de faaliyetlerini durdurduğu için bu yazımız artık size faydalı olamayabilir.

17 Ağustos 2014 Pazar

Aynalar Koridorunda Aşk, Mustafa Ulusoy


  2000'li yıllarla birlikte her birimiz caddelerde kaybolan insanlar olduk. Hatta artık caddeler değil, alış veriş merkezleri "yaşam alanımız" haline geldi. Etrafımız çok kalabalık. Hepimiz yalnızız. İç sıkıntılarımızsa sonsuz. Biri olsa anlatsak dertlerimizi, ama bizi anlaması lazım, anlaması yetmez çözüm de sunması lazım. Tüm bu hallerimizi bir psikiyatrist dışarıdan nasıl görüyordur?
     Bir önceki yazıda bahsetmiştik Aynalar Koridorunda Aşk'tan. "İnsanın temel acıları üçlemesinin ilk kitabı bu kitap. Çok iyi bir giriş olduğunu söyleyebilirim. İkincisi de hazır, okunmak üzere bekliyor: Giderken Bana Bir Şeyler Söyle.
     İlk bakışta sıradan aşk romanlarından biri gibi geliyor insana. Kapağındaki vaat ilgi uyandırıyor sonra, "aşkın romanı" ne ola ki? Alıp okumaya başlıyorsunuz ve bu kitabın o kitaplardan olmadığını hemen anlıyorsunuz. Hastalarının yaşadığı iç sıkıntıları tek bir ortak noktayı bulduruyor Dr. Mavi'ye, onunla birlikte siz de kendinize eğiliyorsunuz. Dr. Mavi'nin uyguladığı teknikle, önce kendinizi aynada görmeye başlıyorsunuz ve bir süre sonra o gördüğünüzün aslında kendiniz olmadığını keşfediyorsunuz. İç dünyanıza eğiliyorsunuz yavaşça, Kırmızı ve diğer karakterlerle birlikte. Aşık olduklarınız, hayran olduklarınız, başarılarınız, acılarınız, mutluluklarınız nereden geliyor, niçin yaşıyorsunuz hepsini, bunları sorgulatıyor Dr. Mavi Kırmızı'yla yaptığı terapi seanslarında.
     Sevilmek, beğenilmek, var hissetmek insanın hayat amacı olmuş durumda. Varlığını,bir başkasının sevgisiyle anlamlandıran insanlar hayli çok. O ben değilim dediğiniz noktada bile öyle güzel çürütüyor ki yazar sizi. İnsan ruhunu iyi tanıyan birinin kaleminden kendinize yeniden bakmak ilginç bir deneyim. Başkasından duyduğunuzda kaldıramayacağınız eleştirileri yapıyorsunuz her sayfada kendinize.
     "Kendi varoluşsal önemini keşfedememiş insan, başka insanlara bağlı hale gelir. Bu bağımlılık hali bir yandan da benliğini incitir. Kendi varoluşsal değerini hissedebilmek için ötekilerin kendisini takdir etmesine, sevmesine muhtaçtır."
     Tüm aşkların, hayallerin, başarılı olma isteğinin, mutlu olmak için çok çalışmanın altında aslında insanın kendini tanımlaması, var olduğunu hissetme isteği yattığını söylüyor Dr. Mavi. Daha da derine inip insanın neden var olduğunu sorguluyor.
     "Dr. Mavi birçok hastanın aynı sorunun girdabında dönüp durduklarını görecekti. Hastalarının benzer yakınmalarına daha bir dikkat edecekti.
     Birçok insanın kafasına şu soru hep takılıp duruyordu: "Yaratıcı bana mı sordu da yarattı beni? Bu hayatı ben seçmedim ki...""
     Her türlü insani ilişkimize kitapta anlatılan gözden baktığımızda aslında dünyayı ne kadar yanlış anladığımızı fark ediyoruz. Özellikle kadın-erkek ilişkileri üzerine tespitleri çok ciddi yazarın. Daha önce ayrılık yaşayanların ya da zaten bir ilişki içinde olanların ve doğru kişiyi arayanların bir de bu gözden bakması, isteklerini çok değiştirecektir. Mustafa Ulusoy ilişkileri anlatırken insanı es geçmemiş aşk romanlarında olduğu gibi. Son yılların popülerleri arasındaki kişisel gelişime başlamadan önce, kendimizi tanımaya başlamak daha doğru olacaktır ve bu kitapla adım atabilirsiniz kendi dünyanıza.
     Son olarak, Yeni Şafak gazetesine verdiği bir röportaja göre yazar, on yıl sonra bu kitabı genişleterek yeniden yazmış. Sebebini de şöyle açıklamış: "Önceki versiyon, mesele ettiği mevzular açısından güçlüydü. Ancak metnin edebi yönden bazı zaaflar taşıdığını düşünmeye başlamıştım. Kimi yerlerde tekrarlar vardı ve bu durum kulağımı tırmalıyordu. Birkaç rötuş ile yetinmeyi düşünüyordum. Ama öyle olmadı. MAsanın başına oturduğumda, kitabın kahramanları benden daha fazla ilgi talep etmeye başladı. Bu yüzden kendimi romanı yeniden yazarken buldum." Yazarın bu tespiti de ayrıca doğru, çünkü kitabın içindeki tekrarlar bazen bunlatıcı olabiliyordu. Yine de anlatımın akıcı olması bu tekrarları katlanılabilir kılıyor. Kitabın yeni haline göz atma şansınız olursa çok daha iyi olacaktır sanıyorum. Keyifli okumalar...

14 Ağustos 2014 Perşembe

Kolay Maşa Nasıl Yapılır?

     İşe, okula yetişmek için alelacele yapılmış saçlar bir çok kadının içine sinmez ama vakit darlığı buna mecbur bırakır. Hele gideceğiniz yere düzgün yapılmış maşalı bir saçla gitmek bu vakit darlığında imkansız gibi gelir; ama değildir. Peki şimdi aklımızdaki soruyu cevaplayalım: Kolay maşa nasıl yapılır?

    1. İşe saçınızı at kuyruğu yaparak başlayın.
    2. Saçınızın yoğunluğuna göre at kuyruğunu bir kaç parçaya ayırıp her bir parçayı maşalayın.
    3. At kuyruğunu çözün ve saçınızı spreyleyin.

    Aslında saçınızı hızla düzgün bir şekle sokmak bu üç adım kadar kolay. Tabi ki çok yoğun saçı olanlar için bu süre yine uzayacaktır. Bu durumda saçınızı at kuyruğu yerine iki yandan toplayarak maşalamak daha kolay olabilir. Artık kolay maşa nasıl yapılır bildiğinize göre acil durumlarda saçınız hızla yapılırken yıpranmaktan kurtulmuş demektir.
 
kolay maşa yapımı

11 Ağustos 2014 Pazartesi

Kyk Kredisi Nasıl Alınır, Nasıl Başvurulur?

   
Kyk kredisi nasıl alınır?

     Yeni eğitim döneminin başlamasına az bir zaman kaldı. Özellikle üniversiteye yeni kayıt yaptıranlar Kyk kredisi ve bursunun ne olduğunu merak ediyor. Bu yazımızda sizlere bu kredinin nedir, Kyk kredisine nasıl başvurulur ve nasıl geri ödenir konularında bilgiler vereceğiz.

     Öncelikli olarak bilmemiz gereken şey Kyk'nın burs ve kredi olmak üzere iki tür maddi destek sağladığıdır. Burs geri ödemesi olmayan, kredi ise geri ödemeli parasal destek manasına gelmektedir. Kyk'nın internet sitesinde açılan formdan başvururken burs ve kredi, aynı seçenekte bulunur. Yani formda belirttiğiniz bilgiler doğrultusunda size burs da çıkabilir kredi de ancak ikisi aynı anda çıkmaz. Burada önemli olan; Kyk, burs için öncelikli olarak maddi yönden ihtiyacı olan, bir kaç kardeşi birden üniversite okuyan, şehit, gazi çocukları, milli sporcu olan öğrenciler ve üniversiteye giriş sınavlarında ilk 100'e girmiş öğrencilere öncelik tanır. İlk 100'de bulunan öğrenciler normal burs miktarının 3 katını alırlar. Kredi ise bu şartları taşıyan ya da taşımayan herkese çıkar. Ancak kredi size çıktı diye bu KREDİYİ ALMAK ZORUNDA DEĞİLSİNİZ! Yani burs için şansınızı deneyebilirsiniz. Eğer kredi çıktı ise daha sonraki belge teslimi, noter onayı gibi işlemleri yapmazsanız krediyi almamış olursunuz, ekstra bir şey yapmanıza gerek yoktur.

     Diyelim ki kredi çıktı ve almak istiyorsunuz, bunun için noterden alacağınızı taahhütnameyi imzalayarak (bu taahhütnamede sizin eğitim hayatınız boyunca hesabınıza yatırılacak olan miktar hesaplanıp sayısal olarak yazılıyor,yani bir senede imza atmış oluyorsunuz) gerekli evraklarla birlikte Kyk merkezine teslim etmeniz gerekiyor. Evraklarınızın teslimiyle birlikte kredi işlemleriniz başlamış oluyor. 2013-2014 yılı itibariyle bu onay ve belge teslimi işlemlerini e-devlet sistemi üzerinden de şifrenizle girerek yapabiliyorsunuz.

     Kyk kredisi veya bursunu ilk kez alacak bir öğrenci için otomatik olarak bir Ziraat Bankası hesabı açılıyor, sizin bir şey yapmanıza gerek kalmıyor. Banka kartınızı alacağınız ve hesabınızın açılacağı şubeyi Kyk sisteminden öğrenebilirsiniz. İlk kredinizi veya bursunuzu ise Ocak ayında hesabınızda göreceksiniz.

     Bu krediye(bursa) ara sınıf öğrencileri de başvurabiliyor. Yine Kyk'nın internet sitesinden form dolduran örneğin bir ikinci sınıf öğrencisi, o yıldan başlayarak eğitimi bitene kadar bu krediden faydalanabilir.

     Şimdi gelelim bu kredinini miktarına ve daha işe yarar özelliklerine. Birincisi; Kyk kredisi yaz aylarında da kesilmiyor. İkincisi; kredi(burs) yalnızca eğitiminizin normal süresinde veriliyor, yani okulu uzatırsanız krediniz de kesilir. Üçüncüsü; geri ödemesi, normal eğitim süreniz bittikten iki yıl sonra Eylül ayında başlıyor. Ve dördüncüsü;
     Kyk bursu ya da kredisinin 2014 yılı sonuna kadarki miktarı: 300 TL. Ve her yıl Ocak ayından itibaren 20 TL'lik bir zamla hesabınıza yatıyor.

     Kyk kredisi ve Kyk bursuna bu yıl başvuracaklar için; başvuru formuna buradan ulaşabilirsiniz.

     

8 Ağustos 2014 Cuma

Paypal Banka Kartına Para Çekme

     İnternet üzerinden iş ya da alışveriş yapıyorsanız PayPal yakından tanıdığınız bir web sitesi haline gelmiştir bile. Ancak bir çoğumuz kazandığım ve PayPal hesabına attığımız parayı banka hesabımıza nasıl çekeceğimiz konusunda tereddütler yaşarız. İnternette yaptığımız araştırmalarda bu işlemi açık açık anlatan ve dikkat etmeniz gerekenleri belirten kapsamlı bir yazının maalesef olmadığını gördük. Bu sebeple bu yazımızda Paypal'dan banka hesabına para çekmenin ayrıntılarını sizlerle paylaşacağız.
   
     Öncelikli olarak Paypal'la ilgili bilmemiz gereken şey; Paypal'a üye olurken bir kredi kartı ya da banka hesabı numarası vermenin zorunlu olmadığı. Bunlar olmadan da bir üyelik oluşturup ödeme alabilirsiniz. Ancak eğer Paypal hesabınızda para yoksa bir kredi kartı eklemeden alışveriş yapmanız mümkün değil.

     İkinci olarak, Paypal'dan hesabınıza para çekmek çekmek için bir kredi kartınız olması gerekmiyor. Yalnızca kendi adınıza tanımlı bir banka hesabınız olması yeterli. Dolayısıyla özellikle Ziraat Bankası'ndan kredi veya burs alan öğrencilerin merak ettiği en önemli sorunun cevabı: Evet, Ziraat Hesabınıza kredi kartı olmadan da para çekebilirsiniz! Üstelik Paypal'dan banka hesabına para çekerken, hesap numaranızı Paypal'a teyit ettirmenize, yani onaylı bir hesaba sahip olmanıza ihtiyaç yok!

Adım Adım Paypal'dan Banka Hesabına Para Çekme

    1. Şimdi banka hesabına paranızı çekmek için, Paypal hesabınıza giriş yaptıktan sonra anasayfada karşınıza çıkan menüde Hesabım>Para çekin>Banka Hesabına Para Çekimi sekmelerine tıklıyorsunuz. Karşınıza çıkan sayfada Ülke, Adı, Soyadı kısımları seçili geliyor. Burada şunu belirtmem gerekir: soyadı hanesinde Paypal'a hangi soy isimle üye olduysanız onu göreceksiniz ve SOYADI KISMINI DEĞİŞTİREMEZSİNİZ!

Paypal banka kartına para aktarma
   
     Banka adına örnek olarak T.C. Ziraat Bankası girdiğinizde bir sorun çıkmayacaktır. Diğer bankalar için de bu kısmı düzenleyebilirsiniz. Son olarak IBAN numaranızı da yazdıktan sonra bu sayfa ile işimiz bitiyor ve Devam butonuna tıklıyoruz.

     2. Bu adımda girdiğiniz bilgilerin doğruluğunu teyit için bir sayfa çıkacaktır. Bilgileriniz doğruysa Gönder butonunu tıklayın.

     3.Son adımda ise banka kartına para çekme işleminizi tamamlamak için çekmek istediğiniz tutarı girmelisiniz. Devam butonuna tıkladığınızda işleminiz tamamlanacaktır.

Paypal Banka Hesabına Para Çekme Hakkında Bilinmesi Gerekenler

     1. Paypal'dan banka kartına(banka hesabına) para çekme işlemi ÜCRETSİZDİR.

     2. Banka hesabınıza para aktarırken aktarmak istediğiniz paranın banka hesbınızın para birimiyle aynı olduğuna dikkat edin. (Paypal bu işlemi otomatik olarak da yapıyor ancak bu işlemi denemediğimiz için kendiniz para birimini dönüştürmenizi tavsiye ediyoruz.) PayPal Para Birimi Dönüştürme işleminin nasıl yapıldığını buradaki yazımızdan öğrenebilirsiniz.

   3.Banka hesabına para aktarma işlemi Paypal işlem sayfasında da belirtildiği gibi 5-7 gün arası sürmektedir.

   4.Para çekme işlemi için bankanızdan herhangi bir onay almanıza gerek yoktur. IBAN numaranızı bilmeniz yeterlidir.

     5. Hesabınıza para aktarma işlemi için Paypal'ın belirlediği alt ve üst limitler mevcuttur. Başlangıçta alt sınır: 15 TL, üst sınır: 750 TL'dir. Ancak bu limitleri değiştirebilirsiniz.


     Paypal'dan hesabınıza para çekme işlemi aslında bu kadar basit. Bilmeniz gereken ve aklınıza takılabilecek ayrıntıları da bu yazımızda açıkladık. Tekrar belirtmekte fayda var ki, biz bu işlemi Ziraat Bankası için denedik ve hiç bir sorun çıkmadı. İşlemle ilgili sorularınız olursa yorum kısmına bırakabilirsiniz.



***Ne yazık ki Paypal Türkiye'de faaliyetlerini durdurduğu için bu yazımız artık size faydalı olamayabilir.

5 Ağustos 2014 Salı

Yükseklik Korkusu, Paul Auster


            Halen hayatta olan Amerikalı yazar Paul Auster, ödüllü ve popüler. Ay Sarayı, New York Üçlemesi ve Yükseklik Korkusu yazarın en bilinen ve muhtemelen adını duyduğunuz kitaplarından. Yazarın onca kitabının arasında bunların adını bu denli çok duyduysak, üzerine konuşulacak çok şey vardır "Vertigo" da.

            Çocukken uçmayı hayal etmeyen yoktur. Şöyle boşlukta süzülebilirdik. Belki bulutlara ulaşıncaya kadar yükselip küçük bir dalış yapardık aşağı doğru. Büyüyünce ayaklarımız yere bastı ama kitaplar bizi başka dünyalara sokabilir, hatta belki uçurabilir.

            "Bu benim evdekilere armağanım olacaktı. Ayağa kalkacak ve gözlerinin önünde havaya yükselecektim, sonunda gizimi bütün dünya öğrenecekti."

            Okurken "İnsan gerçekten uçabilir mi?" şeklinde bir şüpheye kapılabilirsiniz. Dünya'nın öbür ucundaki bir insan sizi kalemiyle böyle bir şeye inandırabilir. Paul Auster' ın yaptığı da sadece bu. Hikaye biraz daha uzamış olsa "neredeyse" uçmaya inanacak hale getiriyor sizi. İnandırırken aklınızın bir köşesine de yerleştiriyor; gerçek olsa bile o kadar da kolay değil.

            " Eskiden olduğu kadar dayanıklı da değiliz, belki bu yüzden daha yaşanası bir yerdir dünya, bilmiyorum işte. Bildiğim bir şey varsa o da karşılığını vermeden bir şey alamayacağınızdır, istediğiniz şey ne kadar büyükse karşılığında ödemeniz gereken bedel de o kadar büyük olur."

            "O dakikadan başlayarak, yaşadığınız her şey yerin altında geçirmiş olduğunuz saatlerle ilintilidir. Hayatta kalabilmek için verdiğiniz savaşımı kazanmış olsanız da bunun dışında neredeyse her şeyi yitirmişsinizdir, kafanızın içine -azıcık da olsa- delilik tohumları ekilmiştir."

            Yazarın sözcüklerine kaptırırsanız kendinizi, o çocuğun gerçekten uçtuğuna çok geçmeden ikna olabilirsiniz. Tam siz de onunla birlikte uçmaya başlamışken kitabın ortalarında yazarın da ayakları yere basıyor ve hikaye birden bire sıradan bir hale bürünüyor. Sanki yazar en sevdiği bölümü anlatıp bitirmiş, söyleyeceklerini söylemiş ve artık sıkıldığı hikayeyi çabuk çabuk anlatıyor. Küçük Walter birden büyüyor, binbir türlü yaşamdan geçiyor ve hikaye öylece bitiveriyor. Sadece bir kaç sayfalığına yakalayabileceğiniz olgun bir kişiliğe bürünüyor.

            "Yusef'i izlerken, Usta'nın bende ne gördüğünü anlıyorum şimdi; bana yeteneğin var derken ne demek istediğini. Bu çocukta da yetenek var. Cesaretimi toplayıp annesiyle konuşabilseydim, hiç durmaz kanatlarımın altına alırdım çocuğu."

Walter'ı peşine takıp bugünlere getiren Usta' yla bir kişiliğe bürünüyor kitaptaki bilgece hava. Kitap boyunca arada bir başımızı kaldırıp dünyaya bir bakış atıyorsak Usta'nın Walter'a kattıkları sayesinde.

            Bu aşamaya kadar kitap ilginizi çektiyse eğer, son olarak uçan adamın sözlerine kulak verin:

            "... İşte böyle yapılır bu iş.Bedeninizin içindeki boşluk, sizi çevreleyen havadan daha hafif olur. Yavaş yavaş sıfırdan da aza iner ağırlığınız. Gözlerinizi kaparsanız, kollarınızı iki yana açarsanız, buharlaşırsınız. Ve sonra, ağır ağır, yerden yükselirsiniz. İşte böyle."

            Paul Auster'ı daha yakından tanımak ve takip etmek için, yazarın kişisel bloguna ise buradan ulaşabilirsiniz:
            paulauster.co.uk

2 Ağustos 2014 Cumartesi

Yabancı, Albert Camus

     1942'de yayımlanan Yabancı, günümüze bu kadar yabancı değilse eğer, bu kitabın ciddi bir derdi vardır. Kolayca akıp giden 110 sayfalık küçücük bir kitap, dönüp her satırını ayrı ayrı irdelediğinizde size yüzlerce şey verebilir. Tabi ki alacakları okuyucunun bakışıyla doğru orantılıdır ama bir kitabın içi doluysa, içi doludur.
     Bir annenin ölümüyle ve "Bugün annem öldü.Bilmiyorum, belki de dün." sözleriyle başlıyor kitap. Cenaze töreninde yaşananlar, ardından evladın şehre ve kendi yaşamına dönmesi, arkadaşları ve komşularıyla geçirdiği sıradan günler. Günleri geçirmek için yaptığı ayak üstü laflamalar, başkalarına yaptığı yardımlar var adamın. Bunun dışında sevgilisiyle görüşüyor sık sık, denize gidiyor ve bunlar en çok hoşlandığı işler. Yine "sıradan" olan günlerden birinde kazara işlenen bir cinayet,uzun sorgulamalar, mahkemeler, hapishane hayatının benimsenmesi, bunların hepsi de normalleşiyor yabancı için. Ancak idama kadar giden bir yolda insanın düşünmeye ve günlerini gözden geçirmeye vakti olduğunda, denizi ve gökyüzünü özlemesi aslında o kadar yabancı da olmadığını göstermez mi? Hikaye bu kadar sade, olaylar bu kadar az, bir cinayet bile ancak bu kadar sade anlatılabilirdi. Olaydan çok yabancının iç dünyası sizi vuran, kullanılan üslup ve bakış açısı. Okurken anlatıcının iç dünyasından görüyorsunuz olayları ama okurken ara ara da olsa bir de dışarıdan bakmaya çalışın, ne kadar farklı görünüyor dışarıdan her şey.
     İlk bakışta göze çarpan etrafındakilere, olaylara ve hayatın kendisine kayıtsız bir adam oluyor. O adam yabancı, çünkü gündelik olayların onun için bir değeri yok,gün yaşanması ve bitirilmesi gereken anlardan oluşuyor. Bir yemek yemek, arkadaşlarla hoş sohbetler hepimiz için hoşa giden, yapılmaktan zevk alınan ve fırsat kollanan şeyler. Birinin kendi içinde bunları gereksiz ve değersiz bulması, onu topluma ve hayata yabancılaştırmaz mı?
     Peki, biraz daha altlarına bakalım hikayenin. Adam gerçekten kayıtsız, güneşin gözünü alması ona annesinin ölümünden daha çok rahatsızlık verebiliyor. Kendi hareketlerini bile dışarıdan bakar gibi inceleyebilen daha doğrusu istemsizce inceleyen bir adamdan söz ediyoruz. Biriyle yaptığı bir sohbet onu alakadar etmezken, denizi ve güneşi seviyor. Sadece duyularıyla algılayabileceği şeylerden haz ya da acı duyabiliyor. Biraz kendisine de yabancılaşmamış mı?
     Tüm bu uzak durma ve yabancılaşmaya toplum nasıl tepki verir diye düşünürsek, belki kitabın temel mesajlarına bir giriş yapabiliriz. Okurken bir de dışarıdan bakın önerim bu yüzdendi aslında. Siz de toplumun bir bireyi olarak garipserdiniz bu adamı, siz de cezalandırırdınız kolayca. Oysa o neden cezalandırıldığını bile anlayamıyor onca yargılamanın sonucunda. Katil olduğu için katletmiyor kimse onu, zaten ülkeler ve toplumlar onlarcasını öldürüyor her gün, bir "Arap"ın öldürülmüş olması cezayı verenlerin umurunda değil. Ancak cinayet işlemiş bir adam annesinin cenazesinde ağlamamışsa eğer, "o cinayeti de büyük bir zevkle işlemiştir", böyle bir canavar toplumun ve hukukun üstünlüğüyle yok edilmelidir. Yabancı bunları anlayamaz, kendi hissettiklerini açıklayamaz.
     "Yaptığım herhangi bir şeyden dolayı hiçbir zaman gerçek pişmanlık duyamamış olduğumu ona samimi olarak, hatta dostça açıklamaya çalışmak isterdim. Ben her zaman olacak şeyin, bugünün veya yarının etkisi altında olan bir insandım.Fakat şimdi içinde bulunduğum bu durumda, hiç kimseye bu tarz bir şey söyleyemezdim."
     Artık yabancının isteyebileceği tek şey "idam gününde çok seyirci bulunması ve bunların kendisini hınç dolu haykırışlarıyla karşılamalarıdır."

     "Mektubu yazdım. Biraz rastgele yazdım ama Raymond'u da memnun etmeye çalıştım, çünkü onu memnun etmemek için bir sebep yoktu ortada."
     ""Öyleyse neden evleneceksin benimle?" dedi. Ben de ona bunun bir önemi olmadığını, ama o arzu ediyorsa evlenebileceğimizi anlattım. Zaten bunu isteyen oydu, bana düşen de evet demekti."
     "Herkes bilir ki, hayat, yaşamak zahmetine değmeyen bir şeydir. Aslında otuz ya da yetmiş yaşında ölmenin önemli olmadığını bilmez değildim; çünkü her iki halde de başka erkeklerle başka kadınlar yine yaşayacaklar ve bu, binlerce yıl devam edecektir."

31 Temmuz 2014 Perşembe

TZV Soru Maratonu 2014 Başladı!


     Türkiye Zeka Vakfı'nın bu yıl 14.' sünü düzenlediği Soru Maratonu dün itibariyle başladı. Ancak soruların cevaplanmasına sorunun yayınlanmasından 24 saat sonra başlandığı için geç kalmış sayılmazsınız!

     Matematiksel ve mantıksal sorulardan oluşan soru maratonu 20 hafta sürecek ve her hafta bir soru yayınlanacak. Çarşamba günü 14.00 da yayınlanan soru, olası düzeltme işlemlerinden sonra ertesi gün saat 14.00'da cevaplanmaya başlanabilecek. Her soruyu yayınlandığı hafta içerisinde cevaplarsanız ek puan kazanacaksınız! İlk haftadan sonra cevaplanan sorular ise ek puan elde edemeyecek.

     Maratona katılmak için tek yapmanız gereken Soru Maratonu 2014 sayfasını ziyaret etmek ve bir üyelik oluşturmak. Maraton sonunda en yüksek puanı alan ilk 10 katılımcıya başarı belgesi verilecek. Sorular ise Türkiye Zeka Vakfı Başkanı Emrehan Halıcı tarafından hazırlanacak.

     İşte Türkiye Zeka Vakfı tarafından düzenlenen Soru Maratonu 2014'ün ilk sorusu:

Kod Oyunu

Sadece A ve B harflerinden oluşan bir metin var. Arkadaşınızla şöyle bir oyun oynuyorsunuz. İkiniz de metni görmeden üç harflik bir kod seçeceksiniz. Hanginizin kodu metin içinde daha önce yer alıyorsa oyunu o kazanacak. 

Arkadaşınız ABA kodunu seçerse, kazanma şansınızı maksimum yapmak için hangi kodu seçersiniz?

Notlar:

» A ve B'nin metin içinde herhangi bir yerde alma olasılıkları eşittir.

» A ve B harfleri ile oluşturulabilecek üç harfli tüm kodlar metinde yer almaktadır.

» Harfler arasında boşluklar yoktur.


Başarılar!!

Not: Görsel ve soru TZV Soru Maratonu 2014 sayfasından alınmıştır.

30 Temmuz 2014 Çarşamba

Foap :Cektiğiniz Fotoğrafları Satın!

Foap Çektiğiniz Fotoğrafları Satın

    İnternette gezerken her sayfada bambaşka fotoğraflar görüyoruz. Peki bu fotoğrafları kim çekiyor? Site sahiplerine nasıl ulaştırıyor? Akıllı telefonlar bugünler için var. Artık çektiğiniz fotoğrafları fotoğraf severlerle paylaşacağınız ve fotoğraflarınızı satmak için kullanabileceğiniz bir uygulama var: Foap.

     Daha önce çektiğiniz fotoğraflarınızı telefonuzu kulanan diğer kişilerden saklamak için kullanabileceğiniz KeepSafe'ten burada bahsetmiştik. Şimdi anlatacağımız uygulama ise tam tersi bir amaca hizmet ediyor, fotoğraflarınızı tüm dünyayla paylaşmak!!

    Foap hem Android hem de iPhone cihazlarınıza yükleyerek kullanabileceğiniz bir fotoğraf uygulaması. Uygulamayı indirdikten sonra bir hesap açmanız isteniyor. Hesabınızı açtıktan sonra dilediğiniz kadar fotoğrafı uygulamaya yükleyebiliyorsunuz. Sisteme orijinal fotoğraflar da yükleyebiliyorsunuz, isterseniz işlemden geçmiş fotoğraflar da, bu konuda bir kısıt bulunmuyor. Diyelim ki Foap'a bir fotoğraf eklediniz, şimdi sıra şu aşamalarda:

1. Fotoğrafınıza bir başlık eklemelisiniz.
2. Fotoğrafınıza arama sonuçlarında kolay bulunabilmesi için etiketler eklemelisiniz.
3. Fotoğrafta bir insan olup olmadığını teyit etmelisiniz. Eğer bir insan varsa, Foap fotoğraftaki kişinin iznini istiyor, bu konuda hassas bir sistem var ve sizin de başkalarının fotoğrafını izinsiz yayınlamamanız konusunda hassas olmanız bekleniyor.
4. Başkalarının çektiği en az 5 fotoğrafı oylamalısınız.(Fotoğraflar 1 ile 5 arasında oylanıyor)
5. İlk dört aşamayı geçtikten sonra fotoğrafınız diğer kullanıcıların oylamalarına sunuluyor, ilk 5 oy verenden ortalama 2.6 puan alırsanız tebrikler! Artık fotoğrafınız alıcıların aramaları için hazır! Eğer alamazsanız şansınızı yeni fotoğraflarla denemelisiniz.

     Uygulamaya yüklenen fotoğrafların oylama sisteminden geçmesi gerçekten de arşivin bir çöplüğe dönmesini engelliyor. Hem alıcılar için hem de fotoğraf severler için kaliteli paylaşımlar yapılmasını sağlıyor.

     Sisteme istediğiniz kadar fotoğraf yükleyebileceğinizden bahsetmiştik. Eğer fotoğrafınız satılırsa her satış başına hesabınıza 5 dolar yatırılıyor. Foap'da u satıştan 5 dolar kar ediyor. Aynı fotoğrafı defalarca satma şansınız var, bir kez satıldığında sistemden silinmiyor.

     Bunun yanında fotoğraf satmak bir diğer seçeneğiniz de görevlere katılmak. Foap sayesinde firmalar belirli konular üzerinden yarışmalar açıyor, bu yarışmaların genellikle 100-200 $ gibi ödülleri bulunuyor.

     Foap üzerinden fotoğraf satmak çok da kolay değil elbette. Sizinle birlikte sisteme resim yükleyen binlerce üye mevcut ve fotoğraf kaliteleri azımsanacak gibi değil. Bu uygulamayla hiç bir şekilde fotoğraflarınızı satamasanız bile, arkadaş çevrenizin sosyal medyada paylaştığı selfielerden, kumsalda ayak, restoranda yemen fotoğraflarından gına gelen bünyeler için, paylaşılan reismleri takip etmek, oy vermek fazlasıyla eğlenceli.
 

27 Temmuz 2014 Pazar

Cehennem Cicegi


    "Pazarlığa açık değilse ruhum, Şeytan beş para vermeyeceğindendir; çünkü ben Alper Kamu, gösterişli bir yalan, insanlığın kara yazgısına vurulmuş lanetli bir mühürden başka bir şey değilim."

     Alper Canıgüz'ün Oğullar ve Rencide Ruhlar ile yarattığı Alper Kamu yine insanın aklını bulandırmakta bir numara. Beş yaşına bakmadan okuru sık sık ters köşe yapan bir karakter bu kadar sevilebilir miydi sorunun cevabı muhtemelen Alper Canıgüz'ün yeteneğinde saklı.
     Amcasının ölümüyle ondan kalan bazı eşyalara ulaşan Alper Kamu, amcasının hayatıyla ilgili kafasında oluşan karmaşayı çözmek ister. Bunun yanında mahallede yeni tanıştığı bir çocuk sayesinde yine bir polisiyenin içinde bulur kendisini. Bu dedektiflik işi tabii ki onun için çocuk oyuncağıdır. Emniyet teşkilatıyla arasını düzeltmek için de bir fırsat. Tüm bu gizemli olaylar yetmez gibi aşk hayatında da alması gereken dersler vardır Alper Kamu'nun ve tüm bu zorlukları göğüslemek için her zaman kullandığı ofisi, yatağının altı, ona güvenilir bir liman olacaktır.
     Aşk, işleri çıkmaza sokan en temel sebep Cehennem Çiçeğinde. Karakterlerin hepsi acılar yaşar, herkes farklı dersler alır bu aşklardan. Birbirini tamamlayan aşklar, aldatma, ölüm, cinayet, hepsi Alper Kamu'nun uzmanlık alanıdır nihayetinde, mesele yoktur. Yine de o, karnı acıktığında yaptığı önemli işleri bırakması gereken bir çocuktur. Anne baba sevgisi ise tüm bu tehlikelere katlanma sebebi.
    Bir çocuktan hiç beklemeyeceğiniz sözler savuruyor bu küçük velet, doğru. Ancak hiç biri rahatsız etmiyor çünkü en baştan kabullenmiştiniz Alper Kamu'nun normal bir çocuk olmadığını. Yine de bu "çocuğun" yaşadığı şeyler o kadar anormal ki, yabancı bir filmde izleseniz çok hareketli görsel sahnelerle ancak tamamlayabilirsiniz. Alper Canıgüz'ün en büyük başarılarından biri burada olsa gerek, her biri bildiğimiz, gördüğümüz "memleketten" manzaralarla süslenmiş bu sıra dışı olaylar o kadar olabilir duruyor ki, hiç yadırganmıyor.
     Kitabın içinde tam anlamıyla yeni bir kitap kadar vurucu Karanfil Kız hikayesi, hem kitaba hem hayata öyle bir darbe vuruyor ki tekrar tekrar dönüp bakılır, tekrar tekrar okunur. Bu küçük hikaye Alper'e olayları çözdürüyor fakat gözünün önündeki gerçek hala bir köşede duruyor, büyük aşkı Hatice gibi.
     Oğullar ve Rencide Ruhlar'dan sonra geçen onca yıla rağmen neden bu çocuk hala beş yaşında?

     "Bütün aşklar küllenir, bütün babalar ölür, bütün hikayeler biter. Birinin yıkıntıların nöbetini tutması gerekir; işte o yüzden, biri hariç, bütün çocuklar büyür."
   

24 Temmuz 2014 Perşembe

KeepSafe : Fotograflariniza Yalnizca Siz Ulasin!

Resimleri Gizle - KeepSafe - screenshot

     Filmli fotoğraf makinalarıyla fotoğraf çekmeyi, onları bastırıp saklamayı unutalı çok oldu. Hayatımıza giren akıllı telefonlarla gün içinde onlarca fotoğraf çeker hale geldik. Ancak özellikle akıllı telefonlarda istemediğimiz kişilerin bu fotoğraflara erişimini engellemek sıkıntılı bir konu. Telefonların kendi içinde fotoğrafı gizle gibi bir seçenek bulunmasına rağmen, fotoğraflarımızı düzgün albümler içerisinde güvenli bir şekilde saklamak her zaman daha iyidir. Bu yazımızda sizler için kullanıp denediğimiz bir fotoğraf gizleme uygulamasından bahsedeceğiz: KeepSafe.

     KeppSafe'i telefonunuza indirdiğinizde yukarıdaki gibi bir uygulama giriş ekranıyla karşılaşıyorsunuz. Dilediğiniz gibi şifrenizi oluşturabilir ve başkalarının uygulamaya girişini engelleyebilirsiniz. Bunun yanında uygulamaya girdiğinizde istediğiniz gibi albümler oluşturabilir farklı dosyalarınızı farklı başlıklar altında saklayabilirsiniz.

                                                          Resimleri Gizle - KeepSafe - screenshot

     Bir albüme fotoğraf eklemek için yukarıdaki resimde sol alt köşede gördüğünüz simgeyi seçmeniz daha sonra KeepSafe klasörüne taşımak istediğiniz resimleri seçmeniz yeterli. KeepSafe 'in en güzel özelliklerinden bir tanesi ise video da saklayabiliyor olmanız. Seçtiğiniz fotoğrafı silmek ya da telefonun kendi galerisine tekrar taşımak istediğinizde ise fotoğrafı açıp (aşağıda gördüğünüz fotoğrafta olduğu gibi) sol alttaki simgeyi seçmeniz yeterli. Buradan silmek mi, gizliliği kaldırmak mı istediğinizi tekrar soracaktır.

Resimleri Gizle - KeepSafe - screenshot

     Google Play'de 5 üzerinden 4.7 puan almış olan fotoğraf gizleme uygulaması KeepSafe tamamen ücretsiz. Uygulama hem Android cihazlarda hem de iPhonelarda kullanılabilir durumda. Eğer siz de telefonunuzdaki resimlerinizi sadece kendinizin ulaşabildiği bir yerde saklamak istiyorsanız bizim tarafımızdan da denenmiş KeepSafe çok işinize yarayabilir. 

Not: Görseller Google Play'deki KeepSafe sayfasından alınmıştır.

21 Temmuz 2014 Pazartesi

Kirmizi Bisiklet



     Bir evlat, baba olma yolunda neler hisseder? Aldığı bayrağı devredeceği çocuk nasıl büyür? Üç neslin bir arada olması nasıl bir haz verir insana?
     Can Dündar, bu kitabını babasına ithaf ederek yazmış, oğluna bir dünya bırakmanın kaygısıyla. Ama bu dünyada çocuğa bırakılan ev değil bahsi açılan, tam anlamıyla bir "dünya". Bunun kaygısıyla çocuklar ve çocuklukla ilgili çok ilginç şeyler araştırmış Can Dündar. Masallar, oyuncaklar, reklamlar, okullarda okunan antlar, özenle yapılan ya da hiç yapılmayan ödevler, kurslar, anneler, babalar ve onların babaları...
     Kendini dünyadaki şanslılardan sayıyor yazar. Öyle ya babasıyla oğlunu bir arada gören, birine çok büyük saygısı, diğerine aynı oranda telaşı olan bir insan nasıl mutlu olmaz bundan.
     "Babamın oğluydum önce...
     Oğlumun babası oldum sonra...
     Ben de "Bab-ba"ydım artık...O cılız adımlar bana koştu; topu almak bana düştü. Yarın, okuldan örselenip geldiğinde pazularımı göstereceğim güvensin diye..."
     Bu tadı bir kez yaşayan bir babayı yeni sorular bekler artık. Bizim büyüdüğümüz dünyayla şimdiki çocukların dünyası aynı değil. Öncenin sokakta koşan, oynayan çocukları, şimdi zamanın peşinden koşarken kendi çocuğunun nereye gittiğini göremiyor. Can Dündar'ın tespitleri çok haklı. Aynı zamanda çok trajik. Biz büyüklerin kariyeri çocukların ruhunu olumsuz etkiliyor çünkü hırslıyız, zaman kaybına tahammülümüz yok. Biz büyüklerin savaşları, doğduğu yeri seçme şansı olmayan çocukların geleceğini bombalıyor. Biz büyüklerin istekleri, onları geleceğin isteksiz bireyleri olmaları için hazırlıyor.
     ""Ey vatan gözyaşların dinsin yetiştik çünkü biz" marşıyla yetişenlerin çocukları, vatanın durumu "bozulduğu" için, mezun olur olmaz bir burs bulup ülke "değiştirme" telaşında..."
     Etrafımızda olan her şey dengesini yitirmiş. Her şey daha iyi olmanın heveslisi. Küçük yaşta başlamak lazım daha iyi olmaya, kurslarla, derslerle, kıyafetlerle, ezberle... ama oyunla değil, ama eskiden olduğu gibi değil.
     "Modern dünyanın boş zamanlarına kadar köleleştirdiği insanoğlunun son kalesi çocukluk...
     Hiyerarşi gözetmeksizin herkese ağzına geleni söyleyebildiği, özgürce oyunlar oynayabildiği, düş gücünü doyasıya kullanabildiği yegâne yaşam dilimi...
     Elimizde kalan son bir kaç yılı da bizden almaya çalışıyorlar.
     Zaten nicedir büyüklerin kıyafeti içinde birer minyatür gibi çocuklar...
     ...
     "Oyun" denilen koca yaratıcılık bahçesi, budana budana kreşlerin dört duvarı arasında büyüklerin kurguladığı birkaç saatlik seanslara sıkışmış durumda..."
     Hırslarımıza kapılıyoruz, kendi yapamadıklarımızı çocuklarımızdan istiyor, onların dünyasında yarattığımız etkiyi düşünmüyoruz. Sevgiyle başlayan hatta yer yer gözlerinizin dolmasına sebep olan kitapta acı gerçeklerle yüzleşme vaktinin geldiğini söylüyor Can Dündar. İntihar eden çocuklardan dem vuruyor, ve suçluyu anlatıyor şu satırlarıyla:
     "...Musalla taşındaki bu minicik ceset ve onun başucunda haykırılan bu çaresiz dilek karşısında eğelim başımızı...
     Onlara sevgiyi öbür dünyada arattığımız için utanalım.
     Ve çocukları değil, ana babalarını tedavi altına alalı.
     Çünkü tembellik değil, ana babalarının başarı hırsı öldürüyor çocuklarımızı...
     Sokuldukları kahrolası bir at yarışının dizginleri körpe boyunlarını kırıyor."
     Dahası var bu suçlamaların, hepsi de haklı. Ancak geri kalanını merak edenler alıp kitabı okumalı. Sadece aile içindeki eğitim sistemimiz bile başlı başına sorgulanmalı. Can Dündar kimi acı kimi tatlı örneklerle aktarmış çarpıklıkları Kırmızı Bisiklet'te, tabi baba olmanın da bilinciyle. Büyüklere bir saygı duruşu, küçüklere gösteremediğimiz şefkat var bu kitapta, iyi okunmalı.
     Yukarıdaki son alıntı aklıma Her Çocuk Özeldir filimi getirdi. O da hemen hemen aynı etkiyi ve eleştirel bakışı yaratıyor insanda. Hint yapımı filmi izleyince, bu amansız hırsın tüm dünyayı etkisi altına aldığını da görüyorsunuz. Konuya ilginiz varsa onu da izlemenizi tavsiye ederim.

Yazının orijinali için: http://okunacakcokseyvar.blogspot.com.tr/2013/11/kirmizi-bisiklet.html