5 Ağustos 2014 Salı

Yükseklik Korkusu, Paul Auster


            Halen hayatta olan Amerikalı yazar Paul Auster, ödüllü ve popüler. Ay Sarayı, New York Üçlemesi ve Yükseklik Korkusu yazarın en bilinen ve muhtemelen adını duyduğunuz kitaplarından. Yazarın onca kitabının arasında bunların adını bu denli çok duyduysak, üzerine konuşulacak çok şey vardır "Vertigo" da.

            Çocukken uçmayı hayal etmeyen yoktur. Şöyle boşlukta süzülebilirdik. Belki bulutlara ulaşıncaya kadar yükselip küçük bir dalış yapardık aşağı doğru. Büyüyünce ayaklarımız yere bastı ama kitaplar bizi başka dünyalara sokabilir, hatta belki uçurabilir.

            "Bu benim evdekilere armağanım olacaktı. Ayağa kalkacak ve gözlerinin önünde havaya yükselecektim, sonunda gizimi bütün dünya öğrenecekti."

            Okurken "İnsan gerçekten uçabilir mi?" şeklinde bir şüpheye kapılabilirsiniz. Dünya'nın öbür ucundaki bir insan sizi kalemiyle böyle bir şeye inandırabilir. Paul Auster' ın yaptığı da sadece bu. Hikaye biraz daha uzamış olsa "neredeyse" uçmaya inanacak hale getiriyor sizi. İnandırırken aklınızın bir köşesine de yerleştiriyor; gerçek olsa bile o kadar da kolay değil.

            " Eskiden olduğu kadar dayanıklı da değiliz, belki bu yüzden daha yaşanası bir yerdir dünya, bilmiyorum işte. Bildiğim bir şey varsa o da karşılığını vermeden bir şey alamayacağınızdır, istediğiniz şey ne kadar büyükse karşılığında ödemeniz gereken bedel de o kadar büyük olur."

            "O dakikadan başlayarak, yaşadığınız her şey yerin altında geçirmiş olduğunuz saatlerle ilintilidir. Hayatta kalabilmek için verdiğiniz savaşımı kazanmış olsanız da bunun dışında neredeyse her şeyi yitirmişsinizdir, kafanızın içine -azıcık da olsa- delilik tohumları ekilmiştir."

            Yazarın sözcüklerine kaptırırsanız kendinizi, o çocuğun gerçekten uçtuğuna çok geçmeden ikna olabilirsiniz. Tam siz de onunla birlikte uçmaya başlamışken kitabın ortalarında yazarın da ayakları yere basıyor ve hikaye birden bire sıradan bir hale bürünüyor. Sanki yazar en sevdiği bölümü anlatıp bitirmiş, söyleyeceklerini söylemiş ve artık sıkıldığı hikayeyi çabuk çabuk anlatıyor. Küçük Walter birden büyüyor, binbir türlü yaşamdan geçiyor ve hikaye öylece bitiveriyor. Sadece bir kaç sayfalığına yakalayabileceğiniz olgun bir kişiliğe bürünüyor.

            "Yusef'i izlerken, Usta'nın bende ne gördüğünü anlıyorum şimdi; bana yeteneğin var derken ne demek istediğini. Bu çocukta da yetenek var. Cesaretimi toplayıp annesiyle konuşabilseydim, hiç durmaz kanatlarımın altına alırdım çocuğu."

Walter'ı peşine takıp bugünlere getiren Usta' yla bir kişiliğe bürünüyor kitaptaki bilgece hava. Kitap boyunca arada bir başımızı kaldırıp dünyaya bir bakış atıyorsak Usta'nın Walter'a kattıkları sayesinde.

            Bu aşamaya kadar kitap ilginizi çektiyse eğer, son olarak uçan adamın sözlerine kulak verin:

            "... İşte böyle yapılır bu iş.Bedeninizin içindeki boşluk, sizi çevreleyen havadan daha hafif olur. Yavaş yavaş sıfırdan da aza iner ağırlığınız. Gözlerinizi kaparsanız, kollarınızı iki yana açarsanız, buharlaşırsınız. Ve sonra, ağır ağır, yerden yükselirsiniz. İşte böyle."

            Paul Auster'ı daha yakından tanımak ve takip etmek için, yazarın kişisel bloguna ise buradan ulaşabilirsiniz:
            paulauster.co.uk

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder