13 Eylül 2014 Cumartesi

Mutluluk Veren Filmler: Forrest Gump

Forrest Gump


     Huzur, yalnızca huzur için açıp izlenebilecek film Forrest Gump. Çıkarılabilecek onlarca ders car filmde, sadece annenin öğütleri yeter de artar bile. Tom Hanks'in mükemmel oyunculuk çıkardığı, IMDb'de an itibariyle 8.8 puan almış film, normal zeka seviyesine sahip insanların hayatı hak edip etmediğini sorgulatabilir insana.
     Spoiler vermeden yazıyı bitirmek imkansız gibi olsa da, söylenebilecek en iyi şey can sıkıntısına bire bir, huzur ve mutluluk veren filmlerden biri Forrest Gump.
     Efsane filmler arasında yer alsa da hala izlememiş olanlar için; film 142 dakika ve Robert Zemeckis yönetmenliğinde çekilmiş. İyi seyirler.

10 Eylül 2014 Çarşamba

Resulallahla Benim Aramdaki Farklar - Ah Muhsin Ünlü

Resuallahla Benim Aramdaki Farklar


     Afili Filintalar'ın Ah Muhsin'i, Leyla ile Mecnun'un Onur'u şari Ah Muhsin Ünlü'nün kalbe dokunur, anneyi özletir şiiri Resuallahla Benim Aramdaki Farklar. Mutlaka okumak lazım, farklı bir kalemden dökülen bu şiiri.

Resulullah süper bir insandı, ben o kadar değilim.
Resulullah yolda Ebu Bekir’i görse ‘Es Selamu Aleyküm Ya Sıddık’ derdi,
ben yolda Ebu Bekir’i görsem tanımam.
Resulullah asla yalan söylemezdi; ben annem ölürken hiç ağlamadım.
Ben annem ölürken çok ağladım çünkü annem
gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz.

Resulullah Azrail’i yolda görse tanırdı;
ben Azrail’i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu,
derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı.

Resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi;
o bana gülümserdi ben ona derdim ki, anam babam yoluna feda olsun ey Allah’ın Resulü;
fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız?

Resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki ‘Kızım ha gayret!’;
ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki ‘Anneciğim ölmesen…’

Ben oradaydım annemin elini tuttum ve dedim ki ‘Anneciğim seni ben…’;
Annem döndü bana bir baktı o bakışı görmeliydiniz.

Resulullah o bakışı görseydi merhametten ağlardı;
ben o bakışı gördüm haşyetten bayılacaktım ama annem elimden tuttu.

Ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının

Anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor ne tuhaf…

Resulullah çok şanslı bir insan
annesi öldüğünde o küçücüktü;
benim annem öldüğünde ben küçücük değildim,
zaten şanslı birisi de değilimdir, filmlerim iş yapmaz.

Annem daha yeni öldü fazla uzaklaşmış olamaz!

Olamaz dedim annem son nefesini alıp da vermeyince
Verse de ben alsam onu, içim ferahlasa, siz de görseniz
Resulullah tutsa annemin elinden birlikte geçseler çölü
Nasıl olsa Resulullah da ölü annem de ölü.
Resulullah süper bir insandı, ben o kadar değilim,
Resulullah yolda Ebu Bekir’i görse ‘es selamu aleyküm ya Sıddık’ derdi,
ben yolda Ebu Bekir’i görsem tanımam.
Resulullah asla yalan söylemezdi; ben annem ölürken hiç ağlamadım.
ben annem ölürken çok ağladım çünkü annem
gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz.
Resulullah Azrail’i yolda görse tanırdı;
ben Azrail’i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu,
derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı.
Resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi;
o bana gülümserdi ben ona derdim ki, anam babam yoluna feda olsun ey Allah’ın Resulü; fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız?
Resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki ‘kızım ha gayret!’;
ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki ‘anneciğim ölmesen…’
ben oradaydım annemin elini tuttum ve dedim ki ‘anneciğim seni ben…’;
annem döndü bana bir baktı o bakışı görmeliydiniz
Resulullah o bakışı görseydi merhametten ağlardı;
ben o bakışı gördüm haşyetten bayılacaktım ama annem elimden tuttu.
ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının
anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor ne tuhaf…
Resulullah çok şanslı bir insan
annesi öldüğünde o küçücüktü;
benim annem öldüğünde ben küçücük değildim,
zaten şanslı birisi de değilimdir, filmlerim iş yapmaz.
annem daha yeni öldü fazla uzaklaşmış olamaz!
olamaz dedim annem son nefesini alıp da vermeyince
verse de ben alsam onu, içim ferahlasa, siz de görseniz
Resulullah tutsa annemin elinden birlikte geçseler çölü
nasıl olsa Resulullah da ölü annem de ölü.
- See more at: http://www.gazetebilkent.com/2013/12/19/resulullahla-benim-aramdaki-farklar/#sthash.G3U3Jurw.dpuf
Resulullah süper bir insandı, ben o kadar değilim,
Resulullah yolda Ebu Bekir’i görse ‘es selamu aleyküm ya Sıddık’ derdi,
ben yolda Ebu Bekir’i görsem tanımam.
Resulullah asla yalan söylemezdi; ben annem ölürken hiç ağlamadım.
ben annem ölürken çok ağladım çünkü annem
gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz.
Resulullah Azrail’i yolda görse tanırdı;
ben Azrail’i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu,
derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı.
Resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi;
o bana gülümserdi ben ona derdim ki, anam babam yoluna feda olsun ey Allah’ın Resulü; fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız?
Resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki ‘kızım ha gayret!’;
ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki ‘anneciğim ölmesen…’
ben oradaydım annemin elini tuttum ve dedim ki ‘anneciğim seni ben…’;
annem döndü bana bir baktı o bakışı görmeliydiniz
Resulullah o bakışı görseydi merhametten ağlardı;
ben o bakışı gördüm haşyetten bayılacaktım ama annem elimden tuttu.
ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının
anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor ne tuhaf…
Resulullah çok şanslı bir insan
annesi öldüğünde o küçücüktü;
benim annem öldüğünde ben küçücük değildim,
zaten şanslı birisi de değilimdir, filmlerim iş yapmaz.
annem daha yeni öldü fazla uzaklaşmış olamaz!
olamaz dedim annem son nefesini alıp da vermeyince
verse de ben alsam onu, içim ferahlasa, siz de görseniz
Resulullah tutsa annemin elinden birlikte geçseler çölü
nasıl olsa Resulullah da ölü annem de ölü.
- See more at: http://www.gazetebilkent.com/2013/12/19/resulullahla-benim-aramdaki-farklar/#sthash.G3U3Jurw.dpuf

Resulullah süper bir insandı, ben o kadar değilim,
Resulullah yolda Ebu Bekir’i görse ‘es selamu aleyküm ya Sıddık’ derdi,
ben yolda Ebu Bekir’i görsem tanımam.
Resulullah asla yalan söylemezdi; ben annem ölürken hiç ağlamadım.
ben annem ölürken çok ağladım çünkü annem
gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz.
Resulullah Azrail’i yolda görse tanırdı;
ben Azrail’i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu,
derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı.
Resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi;
o bana gülümserdi ben ona derdim ki, anam babam yoluna feda olsun ey Allah’ın Resulü; fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız?
Resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki ‘kızım ha gayret!’;
ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki ‘anneciğim ölmesen…’
ben oradaydım annemin elini tuttum ve dedim ki ‘anneciğim seni ben…’;
annem döndü bana bir baktı o bakışı görmeliydiniz
Resulullah o bakışı görseydi merhametten ağlardı;
ben o bakışı gördüm haşyetten bayılacaktım ama annem elimden tuttu.
ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının
anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor ne tuhaf…
Resulullah çok şanslı bir insan
annesi öldüğünde o küçücüktü;
benim annem öldüğünde ben küçücük değildim,
zaten şanslı birisi de değilimdir, filmlerim iş yapmaz.
annem daha yeni öldü fazla uzaklaşmış olamaz!
olamaz dedim annem son nefesini alıp da vermeyince
verse de ben alsam onu, içim ferahlasa, siz de görseniz
Resulullah tutsa annemin elinden birlikte geçseler çölü
nasıl olsa Resulullah da ölü annem de ölü.
- See more at: http://www.gazetebilkent.com/2013/12/19/resulullahla-benim-aramdaki-farklar/#sthash.G3U3Jurw.dpuf

7 Eylül 2014 Pazar

Doğru kişiyi nasıl seçersiniz? - Kepler Evlilik Problemi

Kepler sekreter problemi

     
     İlk olarak bir gök bilimci, fizikçi ve matematikçi olan Johannes Kepler tarafından ortaya atılmış olan evlilik problemi aslında, optimal durma noktasının belirlenmeye çalışıldığı bir karar verme ve istatistik problemidir. Bir diğer adıyla sekreter problemi olarak da anılmaktadır. Problemimize göre pek çok farklı adayınız var ve aralarından doğru kişiyi seçmeniz gerekiyor, bunu nasıl yaparsınız?

     Öncelikle tüm adaylar arasından eleye eleye adayları belirli bir sayıya indirmelisiniz. "n" tane farklı sekreter adayınız var ve size en çok faydalı olacak olanını bulmaya çalışıyorsunuz. Sayınız sabit ve değişmiyor. Adaylarla tek tek ve rastgele olarak görüşme yapıyorsunuz. Görüşmenin hemen sonunda ise görüştüğünüz adayı kabul etmeli ya da reddettiğinizi bildirmelisiniz, aynı adayı tekrar çağırma şansınız yok, ya tamam ya devam! Geri kalan adaylar ise bizim için bir muamma, daha iyi ya da daha kötü olup olmadıklarını bilmiyoruz. Hemen hemen gerçek hayattaki gibi kurallara sahip olan bu evlilik problemi, aslında matematiksel bir çözüme sahip olan bilimsel bir problem. Sekreter problemi aynı zamanda Arthur Cayley ve pek çok bilim adamı tarafından da çalışılmış.

     Problemin Martin Gardner tarafından öne sürülen optimal çözümüne gelince:
     Belirlediğiniz sayıda adayın %37(1/e) 'si ile görüşmeli ve hepsini reddetmelisiniz. Bunlardan sonra gelecek olan adaylardan biri, o ana kadar görüşmüş olduklarınızdan daha iyi ise onu hemen işe alın! Bu şekilde bir yöntemle belki de mükemmel adayınızı ilk %37'lik dilimde bırakıp elden kaçırmış olabilirsiniz. Ancak artık ikinci en iyi adayla anlaşmaya varmış durumda olursunuz! Yani bu optimal çözüm sizi en iyi sonuca ulaştırmak yerine elde ettiğiniz faydayı maksimize etmeye çalışıyor. Buna benzer bir çok karar verme probleminde izlenen yöntem de benzer amaçlar taşımakta. Artık Kepler de biz de seçimlerimizden matematiksel  olarak maksimum faydayı sağlayabiliyoruz demektir bu.

     Gerçek hayata uygulanabilir olup olmaması size kalmış tabii ki, ancak bir çok bilim insanının yıllarca üzerinde çalıştığı sekreter problemi teorinin, matematiğin ve istatistiğin yanında biraz olsun eğlence de taşıyor. Seçimlerimizde bilimden biraz destek almak da fena bir fikir olmayabilir.

Resim ve içerik kaynakları:

1. http://en.wikipedia.org/wiki/Secretary_problem
2. http://www.npr.org/blogs/krulwich/2014/05/15/312537965/how-to-marry-the-right-girl-a-mathematical-solution
3. http://tr.wikipedia.org/wiki/Johannes_Kepler
   

4 Eylül 2014 Perşembe

A Milli Kadınlar Basketbol Hazırlık Turnuvası

A Milli Kadınlar Basketbol Hazırlık Turnuvası

     Ankara Arena'da gerçekleştirilen A Milli Kadınlar Hazırlık Turnuvası'nın şampiyonu Türkiye oldu.

     Türkiye, Belarus, Çek Cumhuriyeti ve Japonya milli takımlarının katıldığı hazırlık turnuvası üç gün sürdü. Sırasıyla Japonya ve Belarus'u mağlup eden milli takımımız bugün oynanan Türkiye-Çek Cumhuriyeti maçında da 7 sayılık bir farkla turnuvayı tamamladı ve şampiyon oldu.


     Nevriye Yılmaz ve Lara Sanders'ın attıkları sayılarla öne çıktıkları maçta Ankaralı seyircinin desteği de dikkat çekti. Maç bitiminde gerçekleştirilen ödül töreninde Işıl Alben turnuvanın en değerli oyuncusu seçildi.


     A Milli Kadınlar Hazırlık Turnuvası'nı Çek Cumhuriyeti ikinci, Japonya üçüncü ve Belarus dördüncü olarak tamamlarken, takımlara ödüllerini Spor Genel Müdür Yardımcısı Ömer Altınsoy ve TBF Kadın Basketbolundan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Julide Sonat verdi.


     A Milli Kadın Basketbol Takımımız bir süre daha Ankara Arena'da antrenmanlarına devam ettikten sonra Belarus'ta gerçekleşecek bir hazırlık turnuvasına daha katılacak. Ay-yıldızlılar bu turnuvada Belarus, Çin ve İspanya ile karşılaşacak.

     2014 FIBA Kadınlar Dünya Kadınlar Şampiyonası hazırlık turnuvasında şampiyon olan A Milli Kadın Basketbol Takımımızı Şampiyona'da da desteklemek isteyen taraftarlar. 27 Eylül-5 Ekim tarihleri arasında Ankara Arena'da gerçekleşecek maçlar için şimdiden yerini hazırlamalı. Şampiyona biletlerine Biletix'ten ulaşabilirsiniz.
Kaynak: TBF




2 Eylül 2014 Salı

Sosyal Medya Etkisi

sosyal medya etkisi

     Özellikle son bir kaç yıldır hayatımızın olmazsa olmazı, hepimizin en az birinde hesabı bulunan malum web siteleri var, ki bunları "sosyal medya" olarak adlandırıyoruz. Hayatımıza bu isimle girmeseler de hayatımızda birden bire yer edinen, bununla da kalmayıp dal budak salan, belki de "sosyal olup olmadığımızı" belirleyen sosyal medya bizi ne kadar etkiliyor?

     Gerçekten bunlarda gereğinden fazla vakit geçirmediğini düşünen okurlar, acaba şu sayılanlardan kaç tanesini yapıyor?
     1. Her canı sıkıldığında açıp yazılanları ya da gönderileri incelemek (günde en az bir kaç defa).
     2. Normal şartlarda söyleyemeyeceklerini bir iletiyle yazıp rahatlamaya yada ilgi çekmeye çalışmak.
     3. Günün her anında resimler çekip paylaşıp beğeni beklemek.
     4. Uzun uzun başkalarının ne yazdığını, ne dediğini incelemek.

     Bu sayılanlar gayet normal gözüken şeyler aslında. Ancak toplamda gününüzün ne kadarını çaldığını bir düşünün. Sürekli beğenilme isteğinin ne kadar normal olduğunu, çok basit bir magazin haberiyle ilgili yapılan onlarca yorumu dakikalarca okumayı bir düşünün. Başka hiç bir yeteneği, ilgisi ya da herhangi bir konuda aktaracak bilgisi bulunmayan insanların, yalnızca yaptıkları seviyeli-seviyesiz esprilerle, paylaştıkları resimlerle ünlü olduğu bir platform sosyal medya. Bu saydıklarımın hiç biri ise sizin günlük hayatınıza ya da gelişiminize zerre katkı sağlamıyor. Ama o yorumları tek tek okumaktan vazgeçmiyoruz nedense. Çünkü çalışmanın, bilgi edinmenin, öğrenmenin önemi o kadar küçültüldü ki, geleceğimizi inşa edecek zamanlarımızı böyle harcamak hiç birimizin gözüne batmıyor.

     Elbette bir çok konuda bilgi alabileceğiniz, haber takibi yapabileceğiniz, aynı ilgi alanına sahip olduğunuz topluluklarla tanışabileceğiniz de bir platform aynı zamanda. Her zaman olduğu gibi bu mecradan neden ve nasıl faydalanacağı kişinin seçimi. Sosyal medya etkisinden kurtulup gerçek hayata dönmek, iletiler yerine kitaplar okumak, "like"lamak yerine gerçek selamlar vermek de insanın elinde. Bunu nasıl yapacağımıza gelince, kendinizce yöntemler bulabilirsiniz. Mesela bir gün boyunca kendinizi takip edin, hangi ortamda ne kadar zaman harcıyorsunuz, kaba taslak bir toplamını çıkarın ve ertesi gün harekete geçin. Burada gereksiz yere öldürdüğünüz vakitte ne yapabilirsiniz onu belirleyin, örneğin bir kitap seçin. Üç gün boyunca eliniz her bilgisayara ya da akıllı telefonunuza gittiğinde onun yerine seçtiğiniz aktiviteyi gerçekleştirin.

     Çok küçük anlar gibi gözükse de aslında insan olarak öldürecek zamanımız yok. Kişisel gelişiminiz, aileniz, kariyeriniz, ruh sağlığınız, beden sağlığınız ve dünya sizin bu küçük zaman dilimlerinize bir şekilde muhtaç. Tek yapmamız gereken ise harekete geçmek.